03/01/2016
Üzülererek belirtmek isterim ki bugün İmam Hatip Okuyan Öğrencilerin yarıdan fazlası namaz kılmıyormuş. İlahiyat okuyan öğrencilerininde yarıya yakını namaz kılmıyormuş.
Elbette dini okulları tercih edip okumanızı kutluyorken diğer yandanda hakkınızda çok üzülüyorum. Çünkü amelsiz ilim sahibine vebaldir büyük bir yük ve öğrendiklerimizin hesabı var.
Eğer okuduğun ilimler seni ibadete sevketmiyor nefisini ayaklar altına aldırıp namazı bile kıldıramıyorsa kılamıyorsan dini ilimleri niçin tahsil ediyorsun? Maksadın bir makam mevki meslek dünyalık geçimse ozaman bunca vebale niçin giriyorsun. Çünkü mahşer günü kişiye bildikleriyle amel edip etmediğide sorulacaktır. Bilmeyipte yapmaya birkere bilipte yapmayana yedikere yazık olmaktadır. Ben okuyorum ama amel edemiyorum ne yapmam lazım diyen kardeşlerim müracat edin yardımcı olalım inşallah her derdin bir dermanı vardır.
Şimdi sizleri İmam Gazali hazretlerinin Ey Oğul kitabından bir bölüm aktarıcağım Rabbim istifade etmeyi nasip Eylesin amin.
Ey Oğul
Gerçek nasihat;
peygamberlik nurunun , kaynağı Hz. Peygamber'e (s.a.v) ait olan ve ondan alınıp
yazılanlardır. Eğer onlardan nasiplendiysen benim nasihatlerime ne ihtiyacın
var! Şayet onlardan bir şey elde edemediysen bana söyle, bu kadar sene neyi
tahsil ettin?
EY OĞUL!
Resûlullah Efendimizin (s.a.v) ümmetine yaptığı nasihatlerden birisi şudur:
"Allahu Teâlâ'nm kulundan yüz çevirmesinin alâmeti; onun kendisini
ilgilendirmeyen boş şeylerle meşgul olmasıdır." Bu
mânayı destekleyen bir hadis için bkz: Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12;
Mâlik, el-Muvatta, Hüs-nü'l-Huluk, 3.
Eğer bir insanın ömrünün bir saati, yaratılma gayesi olan Hakk'ın
rızâsının dışında geçerse, o kimse bu saati için uzun süre hasret ve pişmanlık
çekecektir. Bir hâdis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
"Kırk yaşını geçtiği hâlde, iyilikleri kötülüklerine galip gelmeyen
kimse, cehenneme hazırlansın." Şevkanî,
el-Fevaidu'l-Mecmûa, Hatime, No: 52; Suyû-tî, el-Leâlî'l-Masnûât, 1/126-127. İlim ehline nasihat olarak bu yeter!
İLİM AMELSİZ FAYDA VERMEZ
EY OĞUL!
Nasihat kolaydır; zor olan onu kabullenip yapmaktır. Çünkü nasihat, nefsin
kötü zevklerine uyarak onlardan tat alanlar için acıdır. Zira yasak edilen
haram işler, onların kalpleri için
sevimli olmuştur. Bu durum, özellikle nefis üstünlüğü ve dünyalık elde etmek
için çabalayan ilim talebelerinde sık görülür. Onlar, amelsiz ilmin
kurtuluşlarına yeteceğini, amele ihtiyaç duyurmayacağını zannederler.
Bu düşünce filozofların inancı olup yanlıştır. Hayret doğrusu! Onlar,
kişi ilmi ile amel etmeyince onun aleyhinde delil olacağını bilmiyorlar mı?
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuşlardır: "Kıyamet
gününde azabı en şiddetli olan kimse, Allahu Teâlâ'nın kendisini ilmiyle
faydalandırmadığı (ilmiyle amel etmeyen) âlimdir." Beyhakî, Şuabu'l-İmân, nr. 1778; Taberânî,
Mu'ce-mu's-Sağîr, nr. 182-183; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 1/185; Münzirî,
et-Terğib ve't-Terhîb, 1/222; Ali el-Müt-takî, Kenzu'l-Ummâl, nr. 28977.
Anlatıldığına göre, Cüneyd'i-Bağdâdî (rah)5, vefatından sonra bazı
salihler tarafından rüyada görüldü. Kendisine: "Ey Ebu'l-Ka-sım! Berzah
aleminden ne haberler var (durumun nasıldır)?" diye soruldu. Cüneyd: "O
faydasız ibare ve konuşmalar yok olup gitti; yaldızlı sözlerden bir eser
kalmadı. Burada faydasını gördüğümüz ancak, gece yarısı . kalkıp Allah için
kıldığımız birkaç rekatlık namazdır" diye cevap verdi.
EY OĞUL!
Hayırlı amellerden
yana müflis olma. Güzel hâllerden de eli boş kalma! Şuna kesinlikle inan ki, sadece ilim insanın elinden tutmaya yani onu kurtarmaya yetmez. Şu
misali düşün: Üzerinde diğer silâhlarıyla beraber on tane de keskin Hint kılıcı
bulunan cesur ve savaşçı bir adama, hiç kimsenin olmadığı bir arazide, büyük ve
korkunç bir aslan saldırsa, ne yapmalıdır? Acaba bu yiğit adam, elindeki
silâhları hiç kullanmadan o aslanın zararını defedebilir mi? Hiç şüphesiz, adam
harekete geçip elindeki silâhlarını kullanmadan kurtulamaz. Aynen bunun gibi,
bir adam da yüz bin ilmî mesele okuyup öğrense, fakat öğrendiği ile amel etmese,
bildikleri ona fayda vermez.
Bu
konuda şu misali de verebiliriz: Bir kimsenin yanında, yakalandığı şiddetli bir
hastalığının ilâcı bulunsa; fakat o kimse bu ilâçları kullanmasa; sadece ilâcı
tanımak ve taşımakla hastalıktan kurtulması mümkün müdür? Tabii ki hayır! Bu
konuda söylenmiş pek çok misal ve şiir mevcuttur.
Şayet sen yüz sene ilim okusan ve bin kitap yazsan, bilginle amel etmedikçe
Allah'ın rahmetine hak kazanamazsın. Bu konuda Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle
buyurulmuştur:
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ
إِلَّا مَا سَعَى
"İnsan
için yalnızca çalışmasının (amelinin) karşılığı vardır."e Necm 53/39.
فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ
رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً
"Her kim Rabbine kavuşmayı ümit ederse salih ameller işlesin..."
Kehf 18/110.
فَلْيَضْحَكُواْ
قَلِيلاً وَلْيَبْكُواْ كَثِيرًا جَزَاء بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
"Artık
işlediklerinin (günahlarının) bir karşılığı olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!"
Tevbe9/82.
اِنَّ الَّذ۪ينَ
اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاًۙ
"İman
edip Salih amel işleyenlere gelince,
işte onlar için bir ağırlanma yeri olarak firdevs cennetlerinin konakları
vardır. Orada ebedî kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler." Kehf
(18/107-1089)
إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ
عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ
وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
“Ancak tevbe ve iman edip, iyi amel işleyenler başka; çünkü
bunların kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir. Ve Allah çok bağışlayan ve
merhamet edendir”. Furkân
25/70.
Bir de şu hâdis-i şerifi düşün:
"İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına
ve Hz. Mu-hammed'in onun elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât
vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için hacca gitmek." Buhâri,
İmân, 1; Müslim, imân, 20; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî, İmân, 5.
İman: (Allah'tan başka ilâh
olmadığını ve Muhammed'in (s.a.v) onun elçisi olduğunu) dil ile söylemek,
kalp ile tasdik etmek ve (onun getirdiği dinin) rükünleriyle amel
etmektir.
İLİM İLE AMEL ETMENİN LÜZUMU
Amel etmenin gerekliliğini bildiren deliller sayılamayacak kadar çoktur. Her ne
kadar cennete girmek Allahu Teâlâ'nın fazlı ve ihsanı ile ise de, bu, Allah'a
tam bir itaat ve ibadet ile hazırlandıktan sonradır. Çünkü Allah'ın rahmeti,
iyilik edenlere yakındır. Şayet, "Sadece iman etmekle cennete
girilebilir!" denilirse bu doğrudur, fakat ne zaman girilebilir?
Acaba
oraya ulaşabilmek için hangi dağların sarp yamaçlarında yürünmesi ve hangi
engellerin aşılması gerekecektir? Bu engellerin ilki iman geçididir. Acaba
kişi, amelden yoksun olan imanını (ölüm anında) koruyabilecek mi? Koruduğunu ve
âhirete ulaştığını düşünelim. O kişi Allah'a verdiği kulluk sözünden dönmüş ve
elinde hiçbir sermayesi kalmamış bir müflis olmaz mı?
Bu konuda Hasan-ı Basri (rah) şöyle demiştir:
"Allahu Teâlâ kıyamet günü mümin kullarına: "Ey kullarım! Cennete
rahmetimle girin ve onun nimet ve derecelerini amellerinize göre bölüşün"
der."
EY OĞUL!
Çalışmadan ücret alamazsın.
Anlatıldığına göre, İsrâiloğullan'ndan biri yetmiş senedir Allah'a ibadet
etmekteydi. Bir gün Allahu Teâlâ, bu kulunun durumunu meleklerine göstermeyi
diledi. Meleklerinden birini onun yanına göndererek, bu kadar ibadet etmesine
rağmen cennete girmeye lâyık olmadığını bildirmesini istedi.13 Melek adamın
yanına gelip bunu haber verince adam:
13 Ehli sünnet ve'l-cemâat inancına göre kul, işlediği amellerle değil,
Allah'ın rahmeti ve mağfiretiyle cennete girer. Allah (c.c) dilediğini
yapmaya muktedirdir. O, dilediği affeder...Hüküm yalnızca O'nun elindedir.
"Bizler ibadet etmek için yaratılmışız; bize düşen ibadet etmektir"
dedi. Melek bu cevabı alınca hemen döndü. Allah'a (c.c):
"Ey Allah'ım, kulunun ne dediğini sen benden daha iyi bilirsin" dedi.
Bunun üzerine Alla-
hu Teâlâ:
"Madem ki o bize ibadet etmekten vazgeçmedi, biz de iyilik ve ihsanımızla
ondan vazgeçmeyiz. Ey meleklerim! Şahit olunuz ki ben o kulumu atlettim"
buyurdu.
NEFİS MUHASEBESİ
Hz. Ömer (r.a) hutbelerinin birinde şöyle demiştir:
"(Kıyamet gününde) hesaba çekilmeden önce (dünyada iken) nefislerinizi
hesaba çekin; çünkü bu sizin hesabınızı kolaylaştırır. Orada amelleriniz
tartılmadan önce, burada siz tartın ve âmellerin Allah'a arzedileceği o büyük
gün için (hayırlı ve salih amellerle) süslenin." ibn Asâkir,
Tarihu Medineti Dımeşk, 44/357; Ali el-Müt-!: takî, Kenzu'l-Ummâl, nr. 44203.
Hz. Ali (r.a) demiştir ki: "Hiç çalışmadan cennete
kavuşabileceğini zanneden boş bir ümide kapılmıştır. Çalışma ve gayreti ile
cennete gireceğini zanneden de (Allah'ın rahmetini unutup kendini yeterli
bularak) aldanmıştır" Hasan-ı Basrî (rah): "Amelsiz cenneti
istemek bir çeşit günahtır"demiştir.
Yine Hasan-ı Basrî: "Hakikate ermenin alâmeti, ameli terketmek değil,
amelinden karşılık beklemeyi terketmektir" demiştir.
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Akıllı kimse, nefsini ıslah edip, ölümden sonrası için çalışandır.
Ahmak kimse ise, nefsine uyup Allahu Teâlâ'dan kendisini hayal ettiği şeylere
kavuşturmasını bekleyendir." 15Tirmizî, Kıyamet, 25; ibn Mâce, Zühd,
31; Hâkim, el-Müstedrek, 4/251; Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, nr. 4916.
İLİM ÖĞRENMENİN
AMACI
EY OĞUL!
Nice geceler okuduğun ilimleri tekrar etmek, kitaplarını mütalaa
etmek için uykusuz kaldın; uykuyu kendine haram ettin. Seni buna sevk edenin ne
olduğunu bilmiyorum. Şayet bundan maksadın dünyalık kazanmak, onun metaından
bir şeyler koparmak, makam ve mevkilerinden elde etmek, emsallerin ve
akranların arasında üstünlük taslamak ise, vay haline! Yazık sana! Eğer
bununla maksadın, Hz. Peygamber'in (s.a.v) getirdiği dini yaşatmak, ahlâkını
düzeltmek, kötülüğü emreden nefsini yenmek ise, müjdeler olsun sana!
Şair ne kadar da güzel söylemiş:
Zarardır senden başkası için çekilen uykusuzluklar,
Boştur senden başkasını kaybettikleri için ağlayanlar.
EY OĞUL!
Dilediğin kadar yaşa, yine de öleceksin. Dilediğin kişiyi sev, yine de ondan
ayrılacaksın. Dilediğin kadar çalış, amel et, muhakkak onun karşılığını
bulacaksın.
EY OĞUL!
Kelâm, hilaf (münazara), tıp, şiir, divan, aruz, nahiv-sarf
(gramer) gibi ilimleri tahsil ederek Allahu Teâlâ'nın rızâsını kazanmanın
dışında ömrünü tüketmekten başka eline ne geçti?
Ben İncil'de şunların yazılı olduğunu gördüm:
Ölü tabuta konulup kabre götürülünceye kadar Allah (c.c) ona kırk soru sorar;
ilk sualinde şöyle der: "Ey kulum! Senelerce insanların baktıkları
yüzünü hep yıkadın temizledin; fakat bir saat olsun benim baktığım yeri,
kalbini temizlemedin!"
Halbuki Allah (c.c) her gün senin kalbine bakar ve der ki:
"Benim hayırlarımla (nimetlerimle) kuşatılmış iken başkaları için mi
çalışıyorsun? Böyle yaptığında sen, gerçeği duymayan bir sağır olursun!"
İLİMSİZ AMEL,
AMELSİZ İLİM OLMAZ
EY OĞUL!
İlimsiz
amel olamayacağı gibi, amelsiz ilim de deliliktir. Bugün seni günahlardan
uzaklaştırıp itaat ve ibadete sevkedemeyen ilim, yarın da cehennem ateşinden
uzaklaştıramaz. Bugün ilminle amel edip geçen günlerde yapamadığın
hayırları yapmazsan, yarın kıyamet günü. "Ey Allahım! Bizi tekrar dünyaya
geri döndür de salih ameller işleyelim" diyenlerden olursun. Fakat orada
sana: "Ey ahmak, sen zaten oradan geliyorsun" denilir.
EY OĞUL!
Gayretin, ruhunu kemâle erdirmek, nefsini yenmek ve bedenini ölüme hazırlamak
olsun. Zira sonunda varacağın yer kabir çukurudur. Kabir ehli seni: "Acaba
bize ne zaman katılacak?" diye bekleşmektedir. Onların yanına azıksız
gitmekten sakın!
Hz. Ebû Bekir (r.a) şöyle demiştir: "Bu bedenler ya kuşların kafesi ya da
hayvanların ahırıdır."
Düşün! Kendinin hangisinden olduğuna bak! Eğer bedenin, kuşların kafesi gibi
temiz ve uçmaya hazır ise, o zaman: "Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut
olarak rabbine dön"16 ilâhî nidasını işitince, cennetin en üst noktalarına
ulaşıncaya kadar yükselirsin.
Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v) Sa'd b. Mu-âz hakkında şöyle buyurmuştur:
"Sa'd b. Muâz'ın ölümünden Rahmân'ın Arşı sallandı." Buhârî,
Menâkıbu'l-Ensâr, 12; Müslim, Fedâilu's-Sahâ-be, 123-125; Tirmizî, Menâkıb, 50;
İbn Mâce, Mukaddime, 11; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/234, 296, 316.
Yok, eğer Allah korusun! bedenini hayvan ahırına çevirip sadece yeme
içme, yatıp uyuma ve dinlenme ile meşgul olursan, şu âyetteki kimselerden
olursun:
"Onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da sapık ve şaşkın bir
hâldedirler."Fecr 89/28.
Bu durumda, dünyadan ölüp gittiğinde cehennemin bir çukuruna girmeyeceğinden
emin olma!
İmam Gazali, Ey Oğul.