Sözleri
Haramlardan korkan zahiddir. Şüpheliden korkan ise velidir.
“Son zamanlarda, tekkeler cahillerin eline düştü. Dinden, imandan haberi olmayanlara şeyh denildi. Din düşmanları da, bu şeyhlerin sözlerini, oyunlarını ele alarak dine hurafeler karışmıştır, dedi. Halbuki bozuk tarikatçıların sözlerini, işlerini din sanmak, bunları tasavvuf büyükleri ile karıştırmak, çok yanlıştır. Dini bilmemek, anlamamaktır.
Dinde söz sahibi olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerini tanımak, o büyüklerin kitaplarını okuyup, iyi anlayabilmek ve bildiğini yapmak lazımdır. Böyle bir âlim bulunmazsa, din düşmanları, meydanı boş bulup, din adamı şekline girer. Vaazları ile, kitapları ile, gençlerin imanını çalarak millet ve memleketi felakete götürürler.”
“Temiz ve yeni elbise giyiniz. Gittiğiniz yerlerde, ahlakınızla, sözlerinizle, İslam’ın vakarını, kıymetini gösterdiğiniz gibi, giyiminizle de saygı ve ilgi toplayınız.”
“Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabiat kuvvetleri, fizik, kimya ve biyoloji kanunları diyoruz. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lazımdır. Mesela buğday hasıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lazımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydana gelmektedir. Allahü teâlâ sevdiği insanlara iyilik, ikram olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için bunlara, âdetini bozarak sebepsiz şeyler yaratıyor.” “Tek vakit namazımı kaçırmaktansa, bin kere ölmeyi tercih ederim.”
“Namaz, aman namaz, nerede ve ne şart altında olursa olsun mutlaka namaz kılın.”
“En büyük edep, ilahi hududu muhafazadır, gözetmektir.”
“Allahü teâlâ bir kuluna iman vermişse ona daha ne vermemiştir. İman vermemişse ona daha ne vermiştir!”
“Bizim meclisimizde bulunanlar, sükut içinde otursalar ve sükuttan başka bir şey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarını keşfederler, bir bir çıkarırlar.”
“Kur’an-ı kerim şifadır. Fakat şifa, suyun geldiği boruya tâbidir. Pis borudan şifa gelmez.”
“Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. Bunun dışında görünenler, velinin irade ve ihtiyarı ile değildir. İlahi hikmet öyle gerektiriyor demektir.”
“Allahü teâlâ sırrını eminine verir. Bilen söylemez, söyleyen bilmez.”
“Ahmaklık, hatada ısrar etmektir.”
“Din bilgileri, dünyada ve ahirette, huzuru, saadeti kazandıran bilgilerdir.”
“Allahü teâlâ dilediğini yapar. İster sebepli ister sebepsiz, dilediği gibi azap veya lütfeder. Güzel ve doğru Onun dilediğidir.”
“Allahü teâlâ bize rahmetiyle muamele etsin. Adaletiyle muamele ederse yanarız.”
“Riya olmasın diye cemaatten kaçanlar ayrı bir riya içindedirler.”
“İlim cehli izale eder, yok eder, ahmaklığı değil.”
“Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, iman eksikliğidir.”
Dünyada haram işleyen kimse,ahirette ondan mahrûm kalır.Burada helal şeyleri kullananlar,orada,o şeylerin hakikatine kavuşur. Meselâ, bir erkek, dünyada haram olan ipeği giyerse, ahirette ipek giymekten mahrûm edilir. İpek ise, Cennet elbisesidir. O hâlde, bu günahtan temizlenmedikçe, Cennete giremez demekdir. Cennete girmiyen de Cehenneme girer.Çünkü, ahiretde, bu ikisinden başka yer yoktur. ”
“Dinimizin bildirdiği birşeyde şüpheye düşen kimse, Allahü teâlâ ve O’nun Peygamberi, bu şey ile neyi bildirmek istemiş ise, öylece imân ettim,inandım demelidir. Hemen şüphesini giderecek bir din âlimi aramalıdır. İlmine ve dine bağlılığına güvenilir, zeki, ârif,haramlardan kaçınan,din bilgilerinin inceliklerini bilen, müşkilleri çözebilen bir zâtı arar, bulur. Bundan aldığı cevb, şüphesini giderince, artık öylece imân eder. Böyle bir zâtı aramak farzdır. Tesâdüfe bırakmayıp,hemen aramalıdır.Bulamazsa veya bulup ta şüpheden kurtulamazsa,Allahü teâlânın ve Reslünün dilediği gibi inandım demeli ve şüphesinin giderilmesi için, Allahü teâlâya dua etmeli,yalvarmalıdır.”
“Bir memleketde İslâmiyetin yerlemesi için, herşeyden önce,hakikî din âlimi yetiştirmek lâzımdır. Din âlimi bulunmazsa, din cahilleri,din adamı şekline girip, kitab ve mecmûa yazarak, konferanslar, va’z ve dersler vererek milletin dinini, imânını çalarlar. İslâmiyeti yıkarlar da,kimsenin haberi olmaz.”
“İlm ile cevâb vermek için, itikâd bilgilerine dayanılacağından, önce, kelâm ilminde kullanılan kelimelerin, bu ilme mahsûs olan manâlarını bilmek lâzımdır.”
“Evliyanın huzuruna dolu giden boş,boş giden dolu döner.”
Hakk’ı sevmedikçe, Hak teâlâyı hâkim bilip, ona kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez.
Kavuştuğunuz her nîmet; hep hakka îmânın hâsıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü teâlânın ihsânıdır.
Gördüğünüz her musîbet ve felâket, kızgınlığın, zulüm ve haksızlık etmenin cezâsıdır.
Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe; ızdırap ve felâketten kurtulamaz.
İslam bu memleketten giderse, ne Hind’de kalır, ne Sind’de! (Pakistan’a Sind denir).
Bir yere esans dökülse, kendisi kalmasa da, kokusu bir müddet daha devam eder. Zındıklar İslam’ı öyle kaldırdılar ki, kokusunu dahi bırakmadılar.
*Buyurdular: Israr kelimesi iyilik için kullanılmaz. Ya’nî iyilikte ısrar olmaz. Israr, inad batılda olur, hakda, doğruda, iyilikte devam olur.
Evladı resul olmasaydım, Boşnak (Bosnalı) olmak isterdim.
Bir kadın için dikiş makinası ne büyük nimettir.
İnsanlar arasında kendini ayıplamak kibirdendir, ya da medh edilmeği sevmektendir ki birbirine yakındırlar.
Kıyamete yakın camilerin yolları çimen bağlar, imam ve hatipler sûreta alim, hakikatte cahil olurlar. Hafızlar teganniyi [nağmeli okumayı] severler. Kadınlar erkeklerine itaat etmezler.
*Medeniyet, İslamiyet ile kaimdir. Avrupa medeniyeti dedikleri, vahşetin zirvesine varmıştır. Evet, Müslümanlar, düşmana karşı müdafaa [savunma] için her türlü harb alet ve edevatını yapmak zorundadır. İslam’ın şartları dışında, sanat ehli bulundurmamak fısk olur, [gayr-i Müslim değil] Müslüman tab’adan.
*Çocuğu olanı Allah muhafaza etsin, olmayana Hak Sübhanehu ve Teala çocuk vermesin. Berber Enver efendinin kızı ölünce, ağlar halde Efendi’ye geldi. “Çocuğun mu öldü?” buyurdu. Evet, dedi. Abdestli isen, hemen şurada şükür secdesi yap, göreyim, buyurdular.
*Padişahların en aşağısı bile dinin hamisi idi.
*Mü’mine en evvel lâzım olan halâl yemektir. Mideye halâl girerse, cevarihe [organlara] amel-i salih kuvveti verir. Haram ise, ne kadar uğraşsa, salih amel yapamaz.
Bu memleketin toprağı rutubetli olduğundan cenazeyi tabutla defn etmek daha iyidir. Tabutun çivilerinin tahtadan olması lâzımdır.
Her cum’a, namazdan evvel, Kehf sûresini okumak sünnettir.
Ölülerinize her akşam Yâsin-i Şerif okuyun.
Nerede namaz var, orada imân var. Nerede namaz yok, orada imân ya var, ya yok.
*Sultan Hamid’e kadar islam sertac [baştacı] idi. Sonra düşmeğe başladı.
*Habis kişiye bir milim yaklaşan, İslam’dan bir mil uzaklaşır.
Yorumlar -
Yorum Yaz