GERÇEK MÜSLÜMAN İNSANLARIN ELİNDEN VE DİLİNDEN EMİN OLDUĞU İNSANDIR  

Menü
Site Haritası

İlmi Kişiliği

İLMİ KİŞİLİĞİ
Tefsir, Hadis, Fıkıh, Fıkıh Usûlü alanlarında çok geniş bilgi sahibi olan M.Zahidul Kevseri merhum hayatı boyunca Ehl-i Sünnet Vel Cemaat  akidesinin yılmaz savunucusu olmuştur.Yaşadığı dönemde Mısır’da ve İslam aleminin genelinde etkisi görülen Modernist/Reformist hareket ve “Selefilik”adı altında Teşbih/Tecsim akidesini  savunan kesimler karşısında Ehl-i Sünnet Vel Cemaat  akidesini ve fıkhını savunmuştur.(7)


Osmanlı ilim geleneğinin oluşturduğu altyapı üzerine Osmanlı coğrafyası dışındaki Müslüman dünyanın ilmî birikimini ekleyen, Kelamcı ve Fakih kişiliğini Hadis ilimlerindeki otoritesiyle perçinleyen, matbu eserlere olan vukufiyeti yanında yazmalar konusunda da başvuru mercii konumunu hakkıyla ihraz etmiş bulunan el-Kevserî merhum,   eserlerinde ve makalelerinde Tefsir, Hadis, Fıkıh…ilimlerinin en karmaşık konularını büyük bir dirayet ve vukufiyetle ele almış , aktüel problemlerin üzerine büyük bir yetkinlikle gitmiştir.O
nun hayatı hakkında en geniş bilgiyi bulduğumuz el-İmam el-Kevseri adlı çalışmasında öğrencisi Ahmed Hayri’nin de dediği gibi ,itikadi meseleleri ele alırken karşımızda konuşan sanki İmam el-Maturidi veya İmam el-Eş’ari; fıkhi bir mesele üzerinde dururken el-Kerderi; rical kritiği yaparken Yahya b. Main’dir(8)

Fıkıh, Usul-i Fıkıh, Hadis ve Hadis tarihi konularındaki vukufiyeti hakkında bir bilgi vermesi için  kendisinin “en-Nüketu’t-Tarîfe” adlı eserinin girişinde bahsettiği münazarayı burada zikretmeden geçemeyeceğiz:
Önceleri Malikî mezhebine mensupken, bilahare doğrudan hadislerle amel eden bir Selefî olduğunu söyleyen Mağrip’li bir zat kendisini ziyarete gelir. Tanışma faslında söze girer ve şöyle der:
“İslam dünyası, Hadisle ameli terk edip, kimi şahısların görüşleriyle amel etmek suretiyle dalalete düşmüştür. Bununla birlikte, sizin memleketiniz (Anadolu coğrafyası) dışındaki her yerde, mukallitlerden gördükleri baskılara rağmen Hadisle amel eden kimseler de mevcuttur. Sizin memleketinizde taklitten yüz çevirip doğrudan Hadisle amel eden kimse duymuyoruz. Sizin Ehl-i Hadis olduğunuzu ve Hadisle amel ettiğinizi duyunca sevindim ve sizi ziyaret etmeyi gerekli gördüm.”
el-Kevserî, “Hakkımdaki bu hüsn-ü zannının devam etmesine izin mi vereyim, yoksa konu hakkındaki görüşümü söyleyerek aklının karışması pahasına doğruyu mu ortaya koyayım” diye bir an tereddüt gösterdikten sonra kendi kendine, “İlkini yaparsam, kendisini aldatmış olurum ki Müslüman aldatmaz; ikincisi ise nasihat olur ki din nasihattir” der ve muhatabına şöyle karşılık verir:
“Üstadım! Görüyorum ki Sünnet ehli grupları Hadis’ten yüz çevirmekle itham ediyorsunuz. Bildiğim kadarıyla onlar arasında Hadisle amel uğruna bütün gücünü sarf etmeyen bir grup mevcut değildir. Ne ki Hadis’i anlamak ve illetlerine vakıf olmak herkesin işi değildir. Dolayısıyla hangi hadislerle amel etmediklerini belirtmeden onları Hadisle amelden yüz çevirmekle itham etmek doğru değildir.”
el-Kevserî bunları söyledikten sonra, muhatabına, Ehl-i Sünnet mezheplerin herhangi birisinin, herhangi bir meselede Hadis’e tam anlamıyla muhalefet ettiğine dair gösterebileceği bir örnek olursa meseleyi kendisiyle münakaşa edebileceğini belirtir.Muhatabı, örnek olarak namazda rükûa giderken ve doğrulurken ellerin kaldırılması meselesini gösterir ve “Bu konuda sahih hadisler mevcut olduğu halde Hanefîler bunlara muhalefet etmiştir” der. el-Kevserî şöyle mukabele eder:
“Aksine, Ehl-i Medine’nin alimi Mâlik ve Kûfe’de Ebû Hanîfe’nin rakibi (konumundaki) Süfyân es-Sevrî de bu meselede Hanefîler’le aynı görüştedir. Onların hepsi de rükûa giderken ve rükûdan kalkarken ellerin kaldırılmayacağını söylemiştir. Hatta bu konuda (ellerin kaldırılacağı konusunda) mutlak olarak sahih bir hadis de mevcut değildir. Sadece İbn Ömer (r.a) hadisi bunun istisnasıdır. Diğer hadislerin illetleri “el-Cevheru’n-Nakî”, “Nasbu’r-Râye” ve daha başka eserlerde açıklanmıştır.


İbn Ömer (r.a) hadisine gelince, Mücâhid ve Abdülazîz el-Hadramî’nin rivayetine göre İbn Ömer (r.a)’in kendisi dahi bu hadisle amel etmemiştir. Sahâbî ravinin kendi naklettiği hadisle ameli terki, Hadis tenkitçilerinin önderleri nezdinde hadisin sıhhatini yaralayıcı bir illettir. İbn Receb’in “Şerhu İleli’t-Tirmizî”sinde de tafsilatıyla belirtildiği gibi, sahâbî ravinin bu tutumu sadece Hanefîler nazarında değil, başkaları nezdinde de hadisi yaralıyıcı bir illettir. Bunun yanında ravilerin ittifakla naklettiğine göre, İbn Mes’ûd (r.a), rükûa giderken ve rükûdan doğrulurken ellerin kaldırılmayacağını bildiren hadisi nakletmiş ve kendisi de bu hadisle amel etmiştir. Kasdettiğim, Ebû Dâvûd, et-Tirmizî ve en-Nesâî’nin “Sünen”lerinde de rivayet edildiği gibi İbn Mes’ûd (r.a)’ın, “Size Resulullah (s.a.v)’in kıldığı gibi namaz kılayım mı?” diyerek kıldığı namazdır ki, sadece ilk tekbirde ellerini kaldırmıştır. Bu anlamda daha pek çok hadis mevcuttur. el-Berâ (b. Âzib -r.a-)’ın rivayeti bunlardan birisidir ve Ebû Dâvûd’un naklettiğine göre o şöyle demiştir: “Hz. Peygamber (s.a.v) namaza başladığı zaman ellerini kulakları hizasına kadar kaldırır, sonra bunu bir daha tekrarlamazdı.”
Bu noktada muhatabı söze girerek, “Ancak “bir daha tekrarlamazdı” lafzını yalnızca Yezîd b. Ebî Ziyâd isimli ravi nakletmiştir ve bu zat, rivayetleri birbirine karıştıran birisidir” der. el-Kevserî, “Bunu söyleyenler olmuştur. Ancak Ebû Dâvûd, et-Tahâvî ve el-Beyhakî’nin rivayetine göre el-Hakem b. Uteybe ve İsa b. Ebî Leylâ da “bir daha tekrarlamazdı” lafzını aktarmışlardır…” diye mukabele eder ve bu hususu destekleyen başka bilgiler de verir. (9)
Yukarıda verdiğimiz örnekte görüleceği üzere El Kevseri merhum; Fıkıh, Usul-i Fıkıh, Hadis ve Hadis tarihi konularındaki uzmanlığını konuşturmuş ve kendini “Selefi” addeden kişiyi susturmuştur.Kevseri merhumun İslam Ümmeti’nin medar-ı iftiharlarından olan İmam-ı Azam Ebu Hanife ve diğer imamları savunması ve bu arada Hanefî mezhebinin de en az diğerleri kadar hadis ve esere dayandığını ortaya koyması muarızları tarafından “Ebû Hanîfe delisi”(10)  şeklinde nitelendirilmiş ve    ”el-Kevserî, Hanefî mezhebini üstün kılmak için zaman zaman birçok alimi keskin bir üslupla tenkit etmiştir.”[11]denilerek  İmam el-Kevserinin taassup içinde olduğu iddia edilmiştir.,
Ülkemizde M.Zahidul Kevseri ve eserleri konusunda otorite olan Ebubekir Sifil bu eleştirilere cevaben şöyle demektedir:  el-Kevserî’nin Hanefî mezhebini müdafaa için büyük gayretler sarf ettiği doğrudur. Ancak “Hanefî mezhebini üstün kılmak için zaman zaman birçok alimi keskin bir üslupla tenkit ettiği doğru değildir. Onun bu sahadaki hassasiyeti, yaşadığı zamanda ve mekânda (20. yüzyılın ilk yarısı/Kahire) Hanefî mezhebi aleyhdarlığının, hatta “düşmanlığının” moda haline gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır. İmam Ebû Hanîfe başta olmak üzere Hanefî mezhebi imamlarının Hadis konusunda yetersiz olduğu, mezhebin büyük ölçüde hadislere muhalif içtihadlar üzerine bina edildiği… gibi iddialar karşısında gayret-i diniye sahibi hiçbir alimin susması ve ihkak-ı hak’tan geri durması caiz değildir. O da bu meyanda üzerine düşeni yapmış ve Hanefî mezhebinin de en az diğerleri kadar hadis ve esere dayandığını ortaya koymuştur. Bunun, Hanefî mezhebini üstün kılmaya çalışmakla ne ilgisi var?
Onu “mezhep taassubu”yla yaftalamak isteyenler, genel olarak Ehl-i Sünnet imamlara bakışına, diğer üç mezhebe ait eserlere yaptığı hizmetlere ve konuyla ilgili yazdıklarına –ki hayli yer tutacağı için detaylarıyla zikredemiyorum– “taassuba kapılmadan” bakmak durumundadır.
Keskin üslup” meselesine gelince, onun eserlerine aşina olanlar, “mezhepler arası ihtilaflar” konusunda yazarken ne kadar munsıf ve yumuşak bir üslup kullandığını bilir. Ancak itikadî meselelerde, özellikle de Ehl-i Sünnet’in imamlarından herhangi birisine vaki bir tecavüz karşısında üslubunun sertleştiği doğrudur ve bunda şaşılacak bir taraf yoktur(12)

DİPNOTLAR
7- Geniş bilgi için bak: Ebubekir SİFİL, Modern Dünyada İslami Duruş, s.196-216 ,Rıhle Yayınları, Ankara/1999.
8) Ehl-i Sünnet’i Müdafaa ve Bid’atleri Tenkid ( Makaleler-İncelemeler) 1. Kitap    Ebubekir  Sifil’in  el-Kevserî adlı makalesi, s.118-119, Bedir Yayınevi, İstanbul/2005
9- Ebubekir SİFİL, Okuyucu Soruları-2, Milli Gazete – 25 Mayıs 2004’den naklen
10- Bkz. Risâle fi’z-Zebb an Ebi’l-Hasan el-Eş’arî, (eseri tahkik eden Dr. Ali b. Muhammed b. Nâsır el-Fakîhî’nin notu), 127.
11- İmam Şevkani’nin “El-Fevaid”ini Mevzu Hadisler ismiyle tercüme eden Mehmet Emin Akın’ın “eş-Şevkani’ye Yöneltilen Bazı Tenkidler” bölümündeki tenkidi, s. 29, Medarik yay., Ankara-2006,
12- Ebubekir Sifil, ŞEVKÂNİYYAT-2 adlı makalesi , Milli Gazete – 5 Mayıs 2007

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam70
Toplam Ziyaret582510
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
Saat
Hava Durumu