كِتَاب الْعِلْمِ
İlim Kitabı/Bölümü 42.
Bölüm 1: Allah hayır dilediği kimseyi dinde bilgili kılar
2645- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ يُرِدِ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ
“Allah kime hayır dilerse dini konularda onu bilgili ve anlayışlı kılar.”[1] (Dârimî, Mukaddime: 16) Tirmizî: Bu konuda Ömer, Ebû Hüreyre ve Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
Bölüm 2: İlim öğrenmenin değeri ve kıymeti
2646- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَلْتَمِسُ فِيهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللَّهُ لَهُ طَرِيقًا إِلَى الْجَنَّةِ
“Her kim din ilmini tahsil için yola koyulur ve her sebebe başvurursa Allah Cennete varan yolu onun için kolaylaştırır.” (Müslim, Zikir: 17; Ebû Dâvûd, Salat: 27) Tirmizî: Bu hadis hasendir.
2647- Enes b. Mâlik (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ خَرَجَ فِي طَلَبِ الْعِلْمِ فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ حَتَّى يَرْجِعَ
“Her kim dini ilimleri tahsil için yola koyulursa dönünceye kadar Allah yolunda cihâdda cihâd etmiş gibidir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bazıları bu hadisi merfu olmaksızın rivâyet etmişlerdir.
2648- Sahbere (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
مَنْ طَلَبَ الْعِلْمَ كَانَ كَفَّارَةً لِمَا مَضَى
“Her kim dini ilim tahsili için yola koyulur ve tüm sebeplere sarılarak ilim öğrenirse bu yaptığı iş geçmiş günahlarına keffâret olur.” (Dârimî, Mukaddime: 6). Tirmizî: Bu hadisin isnadı zayıftır. Hadisin râvîlerinden Ebû Dâvûd zayıf görülmüştür. Abdullah b. Sahbere ve babasından da hadis konusunda fazla bir rivâyeti bilinmiyor. Ebû Dâvûd’un ismi Nüfey’ olup A’madır. İlim adamlarından pek çok kişi ve Katâde kendisiyle konuşmuştur.
Bölüm 3: İlmi saklamamak gerekir
2649- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ سُئِلَ عَنْ عِلْمٍ عَلِمَهُ ثُمَّ كَتَمَهُ أُلْجِمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِلِجَامٍ مِنْ نَارٍ
“Her kime öğrendiği dini ilim sorulursa o da çeşitli sebeblerden dolayı o bilgisini gizlerse kıyamet günü o kimseye ateşten bir gem vurulacaktır.” (İbn Mâce, Mukaddime: 24; Ebû Dâvûd: İlim: 17). Bu konuda Câbir ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Ebû Hüreyre hadisi hasendir.
Bölüm 4: İlim tahsili yapmak isteyenlere iyi muamele etmek gerekir
2650- Ebû Harun el Abdî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd’den bazı şeyler öğrenebilmek için onun yanına gelirdik; o da bize şöyle derdi: Rasûlullah (s.a.v.)’in tavsiyesi üzere hoş geldiniz, çünkü; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
إِنَّ النَّاسَ لَكُمْ تَبَعٌ وَإِنَّ رِجَالًا يَأْتُونَكُمْ مِنْ أَقْطَارِ الْأَرَضِينَ يَتَفَقَّهُونَ فِي الدِّينِ فَإِذَا أَتَوْكُمْ فَاسْتَوْصُوا بِهِمْ خَيْرًا
“İnsanlar, siz ashabımın bilgi sahibi âlim kimselerine uyacaklardır. Size yeryüzünün değişik bölgelerinden din öğrenmek için Müslümanlar geleceklerdir. Onlar size geldiklerinde onlara iyi ve hayırlı tavsiyelerde bulununuz.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Ali, Yahya b. Saîd’in şöyle dediğini belirtti: Şu’be Ebû Harun el Abdî’yi hadis konusunda zayıf kabul ederdi. Yahya b. Saîd diyor ki: İbn Avn, Ebû Harun el Abdî’den ölünceye kadar hadis rivâyet etmiştir. Ebû Harun’un ismi Imara b. Cüveyn’dir.
2651- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
يَأْتِيكُمْ رِجَالٌ مِنْ قِبَلِ الْمَشْرِقِ يَتَعَلَّمُونَ، فَإِذَا جَاءُوكُمْ فَاسْتَوْصُوا بِهِمْ خَيْرًا
“Doğu bölgesinden ilim öğrenmek için size Müslümanlar geleceklerdir. Onlar size geldiklerinde: Onlara iyi tavsiyelerde bulununuz. Ebû Harun el Abdî dedi ki: Ebû Saîd bizi gördüğü zaman Rasûlullah (s.a.v.)’in tavsiyesi gereğince hoş geldiniz dedi.” (İbn Mâce, Mukaddime: 22; Dârimî, Mukaddime: 26) Tirmizî: Bu hadisi sadece Ebû Harun’un, Ebû Saîd’den rivâyetiyle bilmekteyiz.
Bölüm 5: İlim kalkacak ve yok denecek hale gelecek mi?
2652- Abdullah b. Amr b. As (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
إِنَّ اللَّهَ لَا يَقْبِضُ الْعِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنَ النَّاسِ، وَلَكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَاءِ، حَتَّى إِذَا لَمْ يَتْرُكْ عَالِمًا اتَّخَذَ النَّاسُ رُءُوسًا جُهَّالًا، فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا
“Allah ilmi insanların kafalarından söküp çıkaracak kaldıracak değildir. Fakat ilmi, ilim adamlarını ortadan kaldırmak suretiyle kaldıracaktır. Sonuda hiç âlim kalmayacak ve insanlar cahil bilgisiz kimseleri kendilerine önder lider ve kurtarıcı seçecekler ve onlara dini ve ilmi meseleler soracaklar onlar da cahilce fetva vererek hem kendileri sapıtmış hem de başkalarını saptırmış olacaklardır.” (Müslim, İlim: 5; İbn Mâce, Mukaddime: 1) Bu konuda Âişe ve Ziyâd b. Lebid’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Aynı hadisi Zührî, Urve’den, Abdullah b. Amr’dan ve Âişe’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir.
2653- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte bulunuyorduk gözleri semaya dikti ve şöyle buyurdu:
هَذَا أَوَانُ يُخْتَلَسُ الْعِلْمُ مِنَ النَّاسِ حَتَّى لَا يَقْدِرُوا مِنْهُ عَلَى شَيْءٍ "، فَقَالَ زِيَادُ بْنُ لَبِيدٍ الْأَنْصَارِيُّ: كَيْفَ يُخْتَلَسُ مِنَّا وَقَدْ قَرَأْنَا الْقُرْآنَ؟ فَوَاللَّهِ لَنَقْرَأَنَّهُ، وَلَنُقْرِئَنَّهُ نِسَاءَنَا، وَأَبْنَاءَنَا، فَقَالَ: " ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا زِيَادُ إِنْ كُنْتُ لَأَعُدُّكَ مِنْ فُقَهَاءِ أَهْلِ الْمَدِينَةِ، هَذِهِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنْجِيلُ عِنْدَ الْيَهُودِ، وَالنَّصَارَى فَمَاذَا تُغْنِي عَنْهُمْ
“İlim insanlardan aşırılıp kaybolacağı zaman ilim adına hiçbir şeye güçleri yetmeyecektir.” Bunun üzerine Ziyâd b. Lebîd el Ensarî dedi ki: Kur’ân-ı devamlı okuduğumuz halde ilim bizden nasıl aşırılıp yok edilecektir? “Allah’a yemin ederim ki Kur’ân-ı mutlaka okuyacağız kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okutacağız.” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Ey Ziyâd annen senin hasretinle yansın, Ben de seni Medîne halkının hukukçularından saymakta idim. İşte Tevrat ve İncil Yahudî ve Hıristiyanların elindedir. Onlara ne faydası oluyor Cübeyr diyor ki: Sonra Ubâde b. Sâmit’le karşılaştım ve kardeşin Ebû’d Derdâ nelerden bahsediyor işitmedin mi? Ebû’d Derdâ’nın söylediklerini kendisine haber verdim Ubâde b. Sâmit şu cevabı verdi: Ebû’d Derdâ doğru söylemiştir. İstersen insanlardan kaldırılacak ilk ilmi sana haber vereyim mi? “Huşu`” dur. Belki de büyük bir mescide gireceksin ve orada huşu’ içerisinde bir adam bulup göremeyeceksin.”
(Müslim, İlim: 5; İbn Mâce, Mukaddime: 1) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.Muaviye b. Salih hadisçiler yanında güvenilen biridir. Yahya b. Saîd el Kattan’dan başka onun hakkında söz edeni bilmiyoruz. Muaviye b. Salih’den de bu hadisin bir benzerini rivâyet edilmiştir. Bazıları da bu hadisi Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr’den babasından, Avf b. Mâlik’den rivâyet etmişlerdir.
Bölüm 6: İlmi şöhret ve makam için kullanan cehenlemliktir
2654- Ka’b b. Mâlik (r.a.)’ın babasından rivâyet etti ki babası: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim:
مَنْ طَلَبَ الْعِلْمَ لِيُجَارِيَ بِهِ الْعُلَمَاءَ، أَوْ لِيُمَارِيَ بِهِ السُّفَهَاءَ، أَوْ يَصْرِفَ بِهِ وُجُوهَ النَّاسِ إِلَيْهِ أَدْخَلَهُ اللَّهُ النَّار
“Âlimlerle tartışıp boy ölçüşmek veya avam, ayaktakımı kimselerle mücadele etmek veya halkın dikkatini kendine çekmek için ilim tahsil eden kişiyi Allah Cehennemine atacaktır.” (Dârimî, Mukaddime: 34) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. İshâk b. Yahya b. Talha hadisçiler yanında sağlam bilinen kimselerden değildir. Hafızası yönünden hakkında söz edilmiştir.
2655- İbn Ömer (r.a.)’den: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ تَعَلَّمَ عِلْمًا لِغَيْرِ اللَّهِ أَوْ أَرَادَ بِهِ غَيْرَ اللَّهِ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
“İlmi; Allah rızasından başka gayelerle öğrenen veya ilimle Allah rızasından başka şeyleri isteyen kişi Cehennem’deki yerine hemen hazırlansın.” (Ebû davud, İlim: 4) Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle Eyyûb’un rivâyeti olarak bilmekteyiz.
Bölüm 7: İlmi başkalarına duyurup aktarmak gerekir
2656- Ebân b. Osman’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Zeyd b. Sabit günün ortasında Mervan’ın yanından çıktı bu saatte onu kendisine bir şey sormak için çağırmıştır dedik, kalkıp kendisine sorduk evet dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim şeylerden sordu. Ben de Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim:
نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا حَدِيثًا فَحَفِظَهُ حَتَّى يُبَلِّغَهُ غَيْرَهُ، فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ، وَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ لَيْسَ بِفَقِيهٍ
“Bizden bir hadis işiten ve onu hafızasında tutarak başkasına aktaran kişinin Allah yüzünü ak etsin. Nice illim yüklenen kişiler vardır ki bazen onu kendisinden daha anlayışlı birisine aktarabilir. Çoğu zaman da ilim yüklenen kimse kendisi dirayetli olmaz.” (İbn Mâce, Mukaddime: 1) Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Muâz b. Cebel, Cübeyr b. Mut’ım, Ebû’d Derdâ ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Zeyd b. Sabit hadisi hasendir.
2657- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) dedi ki:Nebi (s.a.v.)’i işittim şöyle diyordu:
نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا شَيْئًا فَبَلَّغَهُ كَمَا سَمِعَ فَرُبَّ مُبَلِّغٍ أَوْعَى مِنْ سَامِعٍ
“Allah bizden herhangi bir şeyi işiten ve işittiği gibi de tebliğ edip başkalarına aktaran kişinin yüzünü Allah ak etsin. Çünkü tebliğ edilen kişi benden işiterek tebliğ edenden daha anlayışlı ve kavrayışlı olabilir.” (İbn Mâce, Mukaddime: 1) Bu hadis hasen sahihtir. Abdulmelik b. Umeyr bu hadisi Abdurrahman b. Abdullah’tan rivâyet etmiştir.
2658- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مَقَالَتِي فَوَعَاهَا وَحَفِظَهَا وَبَلَّغَهَا فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ، ثَلَاثٌ لَا يُغِلُّ عَلَيْهِنَّ قَلْبُ مُسْلِمٍ: إِخْلَاصُ الْعَمَلِ لِلَّهِ، وَمُنَاصَحَةُ أَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ، وَلُزُومُ جَمَاعَتِهِمْ، فَإِنَّ الدَّعْوَةَ تُحِيطُ مِنْ وَرَائِهِمْ
“Benden bir söz işitip onu belleyip başkalarına aktaranın Allah yüzünü ak etsin. Nice bilgili kimseler vardır ki, o bilgisini kendisinden daha bilgili birisine nakleder. Şu üç gurup insan hiç aldanmaz kalbi saf sağlam ve hak üzeredir. Yaptığı her şeyi ihlas ve samimyetle yapan kişi Müslümanların önder ve liderlerine nasihat eden kimse; cemaatin gerekliliğine inanan kişi ki bu üç şeyin hepsi davet kapsamındadır.” (İbn Mâce, Mukaddime: 18)
Bölüm 8: Hadis diye yalan söyleyen kimseler Cehennemliktir
2659- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) r.a. dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
“Kim bilerek bana ait imiş gibi bir sözü söylerse Cehennem’deki oturacağı yere hemen hazırlansın.” (Buhârî, İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17).
2660- Ali b. ebî Tâlib (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
لَا تَكْذِبُوا عَلَيَّ، فَإِنَّهُ مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ يَلِجُ فِي النَّارِ
“Bana ait imiş gibi, bir sözde yalan söylemeyin kim benden olmayan bir şeyi bendenmiş gibi yalan olarak söylerse Cehenneme girer.” (Buhârî, İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Bu konuda Ebû Bekir, Ömer Osman, Zübeyr, Saîd b. Zeyd, Abdullah b. Amr, Enes, Câbir, İbn Abbâs, Ebû Saîd, Amr b. Abese, Ukbe b. Âmir, Muaviye, Büreyde, Ebû Musa el Gafıkî, Ebû Umâme, Abdullah b. Amr, el Mukanna’ ve Evs es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Ali hadisi hasen sahihtir. Abdurrahman b. Mehdî diyor ki: Mansur b. Mu’temir; Küfelilerin en sağlam kişilerindendir. Vekî’ise şöyle diyor: Rıb’î b. Hıraş İslam konusunda hiçbir yalan söylememiştir.
2661- Enes b. Mâlik (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ حَسِبْتُ أَنَّهُ قَالَ: مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ بَيْتَهُ مِنَ النَّارِ
“Kim benden olmadığı halde bana ait imiş gibi yalan söylerse –zannedersem kasıtlı olarak dedi- Cehennem’deki evine hemen hazırlansın.” (Buhârî, İlim: 27; İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Zührî’nin, Enes’den rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Enes’den değişik biçimde de rivâyet edilmiştir.
Bölüm 9: Yalan olduğunu bildiği halde bir sözü hadis diye aktarmak
2662- Muğîre b. Şu’be (r.a.)’den: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ حَدَّثَ عَنِّي حَدِيثًا وَهُوَ يَرَى أَنَّهُ كَذِبٌ فَهُوَ أَحَدُ الْكَاذِبِينَ
“Kim yalan olduğunu bildiği halde benden bir hadis anlatırsa iki yalancıdan biri kendisidir.” (Müslim, Mukaddime: 17; İbn Mâce, Mukaddime: 27) Bu konuda Ali b. ebî Tâlib ve Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi Hakem’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan, Semure’den rivâyet etmiştir. A’meş ve İbn ebî Leylâ ise Hakem’den, Abdurrahman b. ebî Leylâ’dan ve Ali’den rivâyet etmişlerdir. Abdurrahman b. ebî Leylâ’nın Semure’den rivâyeti hadisçiler yanında daha sahihtir.
Tirmizî: Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman’a Peygamber (s.a.v.)’in: “Kim yalan olduğunu bildiği halde benden bir hadis anlatırsa iki yalancıdan birisidir.” Bu hadisi hakkında şöyle sordum: “Bir hadisi senedinin yanlış olduğunu, bildiği halde rivâyet eden kişinin Peygamberin bu hadisine girmesinden korkulur mu? Yahut herkes tarafından mürsel olarak rivâyet edilen bir hadisi müsned olarak rivâyet etse veya senedini değiştirse bu hadisin hükmüne girer mi? Şöyle cevap verdi: “Hayır, fakat bir kimse bir hadis rivâyet ettiği zaman Peygamber (s.a.v.)’den o hadisin aslı bilinmediği halde onu yine rivâyet ederse; bu hadisin hükmüne girmesinden korkarım.”
Bölüm 10: Hadisleri inkar edenler de olacak mı?
2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir:
لَا أُلْفِيَنَّ أَحَدَكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يَأْتِيهِ أَمْرٌ مِمَّا أَمَرْتُ بِهِ أَوْ نَهَيْتُ عَنْهُ فَيَقُولُ: لَا أَدْرِي مَا وَجَدْنَا فِي كِتَابِ اللَّهِ اتَّبَعْنَاهُ
“Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.” (İbn Mâce, Mukaddime: 2; Ebû davud, Sünnet: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Sûfyân’dan ve İbn’ül Münkedir’den mürsel olarak Sâlim b. Ebî’n Nadr vasıtasıyla Ubeydullah b. ebû Rafî’den ve babasından rivâyet etmişlerdir. Sûfyân b. Uyeyne bu hadisi tek olarak rivâyet ettiği zaman Muhammed b. Münkedir’in rivâyetiyle Sâlim b. ebû’n Nadr’ın rivâyetini birbirinden ayırırdı. Bir arada rivâyet ettiğinde de böylece iki senedi birleştirerek rivâyet ederdi. Ebû Rafî, Peygamber (s.a.v.)’in azâd ettiği kölelerdendir ve ismi “Elsem”dir.
2664- Mıkdam b. Ma’dikerib (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
أَلَا هَلْ عَسَى رَجُلٌ يَبْلُغُهُ الْحَدِيثُ عَنِّي وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى أَرِيكَتِهِ فَيَقُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَلَالًا اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ حَرَامًا حَرَّمْنَاهُ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ K كَمَاحَرَّمَ اللَّهُ
“Dikkat edin! Sizden biriniz koltuğuna kurulduğu halde benden bir hadis kendisine ulaşacak ta o kimse şöyle diyecek: Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı var. Bu kitapla neyi helal olarak bulursak onu helal sayar haram olan hususları da haram kabul ederiz. Gerçekten Allah Rasûlünün haram kıldığı bir şey Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (İbn Mâce, Mukaddime: 2; Dârimî, Mukaddime: 6) Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Bölüm 11: Hadis yazma işi İlk dönemlerde yasaklanmış mıydı?
2665- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.) dedi ki:
اسْتَأْذَنَّا النَّبِيَّ K فِي الْكِتَابَةِ فَلَمْ يَأْذَنْ لَنَا
“Nebi (s.a.v.)’den hadisleri yazmak hususunda izin istedik fakat (Kur’ân ile karışabilir tehlikesinden dolayı) bize izin verilmedi.” (Müslim, Zühd: 17) Tirmizî: Bu hadis başka bir şekilde de Zeyd b. Eslem’den de rivâyet edilmiş olup Hemmâm da kendisinden rivâyet etmiştir.
Bölüm 12: Hadis yazma işine sonradan izin verildi mi?
2666- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: “Ensâr’dan bir adam Peygamberin yanında oturur, Peygamberden hadislerini dinler, hoşuna gider fakat ezberleyemezdi. Bu durumunu Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayet etti ve Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Senden bir hadis işitiyorum hoşuma gidiyor fakat ezberleyemiyorum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.):
اسْتَعِنْ بِيَمِينِكَ وَأَوْمَأَ بِيَدِهِ لِلْخَطِّ
Elinin yardımına müracaat et buyurdu ve eliyle yaz ı yazmaya işaret etti.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadisin senedi pek sağlam değildir. Muhammed b. İsmail (Buhari)’den işittim şöyle diyordu: “Halil b. Mürre’nin hadisleri münkerdir.
2667- Ebû Hüreyre (r.a.)’den: Nebi: “Rasûlullah (s.a.v.) bir hutbe verdi ve hutbesinde bir kıssadan bahsetmişti. Bunun üzerine Ebû Şah: Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Bana bu kıssayı yazınız. Rasûlullah (s.a.v.)’de:
اكْتُبُوا لِأَبِي شَاهٍ
“Ebû Şah için bunu yazınız” buyurdu. (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu hadis biraz uzuncadır. Şeyban, Yahya b. ebî Kesîr’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
2668- Hemmâm b. Münebbih (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Hüreyre’nin şöyle söylediğini işittim:
لَيْسَ أَحَدٌ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ K أَكْثَرَ حَدِيثًا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ K مِنِّي إِلَّا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو، فَإِنَّهُ كَانَ يَكْتُبُ وَكُنْتُ لَا أَكْتُبُ
“Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından hiçbir kimse benim kadar hadis rivâyet etmiş değildir. Ancak Abdullah b. Amr bunun dışındadır çünkü o yazıyordu ben ise yazmıyordum.” (Buhârî, İlim: 17; Dârimî, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Vehb b. Münebbih, Hemmam b. Münebbih’in kardeşidir.
Bölüm 13: İSRAİL OĞULLARINDAN ibretli şeyler aktarılabilir mi?
2669- Abdullah b. Amr (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
" بَلِّغُوا عَنِّي وَلَوْ آيَةً، وَحَدِّثُوا عَنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا حَرَجَ، وَمَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
“Benden bir ayet kadar bile olsa başkalarına aktarınız. İsrail oğullarından da ibretli şeyleri aktarınız bir sakınca yoktur. Ancak kim bilerek benden olmayan bir şeyi bana ait imiş gibi söyler ve aktarırsa Cehennem’deki yerine hemen hazırlansın.” (Buhârî, Enbiya: 52) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.Muhammed b. Beşşâr, Ebû Âsım vasıtasıyla Evzâî’den, Hassân b. Atıyye’den, Ebû Kebse es Selulî’den ve Abdullah b. amr’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır ki bu hadis hasen sahihtir.
Bölüm 14: Hayra vasıta olan onu yapmış gibi sevap kazanır mı?
2670- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Nebi (s.a.v.)’e binek hayvanı isteyen biri götürüldü. Fakat Nebi (s.a.v.) yanında onu bindirecek bir binit bulamayınca o kimseye bir başkasını gösterdi. Bu kimse de ona binek temin etti. Adam Nebi (s.a.v.)’e gelerek durumu haber verdi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
إِنَّ الدَّالَّ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ
Hayra vasıta olan hayrı yapmış gibidir.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Bu konuda Ebû Mes’ûd el Bedrî ve Büreyde den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle Enes rivâyeti olarak garibtir.
2671- Mes’ûd el Bedrî (r.a.)’den: “Bir adam Nebi (s.a.v.)’e gelerek kendisinden binek hayvanı istedi ve şöyle dedi: Hiç bir şeyim kalmadı ne yaparsan yap. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.), falana git buyurdu. Adam o kimseye gitti, O da ona binek temin etti. Sonra Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ دَلَّ عَلَى خَيْرٍ فَلَهُ مِثْلُ أَجْرِ فَاعِلِهِ " أَوْ قَالَ: " عَامِلِهِ
“Kim bir hayra sebeb olursa o hayrı yapanın -veya yerine getirenin- sevâbı kadar sevap vardır.” (Müslim, Imara: 27; Ebû Dâvûd, Edep: 17) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Amr eş Şeybânî’nin ismi Sa’d b. İyas’tır. Ebû Mes’ûd el Bedrî’nin ismi ise Ukbe b. Amr’dır. Hasan b. Ali el Hallâl, Abdullah b. Nümeyr vasıtasıyla A’meş’den, Ebû Amr eş Şeybânî’den ve Ebû Mes’ûd’tan bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup “O hayrı yapanın sevâbı kadar” diyerek hadisin sözlerinde şüphe etmedi.
2672- Ebû Musa el Eş’ari’den: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu:
اشْفَعُوا وَلْتُؤْجَرُوا وَلْيَقْضِ اللَّهُ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ مَا شَاءَ
“Sevap kazanmak için her konuda aracı olunuz. Allah, Peygamberinin dilinden dilediği hükmünü verecektir.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 72; Müslim: Birr: 61). Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Büreyd’in künyesi Ebû Bürde’dir Küfeli olup hadis konusunda güvenilir bir kişidir. Kendisinden Şu’be, Sevrî ve İbn Uyeyne hadis rivâyet etmiştir.
2673- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
مَا مِنْ نَفْسٍ تُقْتَلُ ظُلْمًا، إِلَّا كَانَ عَلَى ابْنِ آدَمَ كِفْلٌ مِنْ دَمِهَا، وَذَلِكَ لِأَنَّهُ أَوَّلُ مَنْ أَسَنَّ الْقَتْلَ
“Haksız yere öldürülen hiçbir insan yoktur ki onun kanından günahından suçundan Adem’in ilk oğluna bir pay çıkmış olmasın. Çünkü öldürme işini ilk olarak ortaya çıkaran o’dur.” Abdurrezzak hadiste geçen “esennel katle” yerine “sennel katle” demiştir ki mana aynıdır. ( Buhârî, Enbiya: 17; Müslim, Kasame: 7) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla A’meş’den bu senedle bu hadisin bir benzerini bize aktarmış ve “sennel katle” demiştir.
Bölüm 15: Hayra veya sapıklığa öncü olan kimsenin durumu
2674- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ دَعَا إِلَى هُدًى كَانَ لَهُ مِنَ الْأَجْرِ مِثْلُ أُجُورِ مَنْ يَتَّبِعُهُ لَا يَنْقُصُ ذَلِكَمِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا، وَمَنْ دَعَا إِلَى ضَلَالَةٍ كَانَ عَلَيْهِ مِنَ الْإِثْمِ مِثْلُ آثَامِ مَنْ يَتَّبِعُهُ لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ آثَامِهِمْ شَيْئًا
“Kim bir hidayete çağırıp o yolda çığır açarsa kendisine uyanların sevâbı kadar sevap ona verilecektir ve onların sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmeyecektir. Her kim de bir sapıklığa çağırır ve o yolda bir çığır açarsa kendisine uyanların günahı da aynen kalır eksilmez.” (Müslim, İlim: 6). Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
2675- Cerir b. Abdullah (r.a.)’ın babasından rivâyetle dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
مَنْ سَنَّ سُنَّةَ خَيْرٍ فَاتُّبِعَ عَلَيْهَا فَلَهُ أَجْرُهُ وَمِثْلُ أُجُورِ مَنِ اتَّبَعَهُ غَيْرَ مَنْقُوصٍ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا، وَمَنْ سَنَّ سُنَّةَ شَرٍّ فَاتُّبِعَ عَلَيْهَا كَانَ عَلَيْهِ وِزْرُهُ وَمِثْلُ أَوْزَارِ مَنِ اتَّبَعَهُ، غَيْرَ مَنْقُوصٍ مِنْ أَوْزَارِهِمْ شَيْئًا
“Her kim hayırda bir çığır açar ve bu çığırda kendisine uyulursa kendi sevâbı ile birlikte kendisine uyanların sevapları kadar sevap alacaktır bu arada diğer uyan kimselerin sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kimde kötü bir çığır açar ve bu çığırda kendisine uyulursa kendi günahı ile birlikte kendisine uyanların günahlarından hiçbir şey eksiltilmeksizin hepsinin günahı kadar günah kazanacaktır.”
(Müslim, İlim: 6).Bu konuda Huzeyfe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Cerir b. Abdullah vasıtasıyla başka bir şekilde buradakine benzer biçimde bu hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis ayrıca Münzir b. Cerir b. Abdullah ve babasından da rivâyet edilmiştir. Aynı şekilde Ubeydullah b. Cerir ve babasından da rivâyet edilmiştir.
Bölüm 16: Sünnetlere yapışıp BİDATLERDEN uzak durmalı
2676- Irbad b. Sariye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir gün sabah namazından sonra son derece tesirli bir va’z verdi de bu va’zın tesirinden gözler yaşardı kalpler ürperdi Ashabtan bir kişi: Bu öğütler vedalaşan bir kimsenin öğütleri gibidir o halde bize neyi tavsiye ederseniz Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu:
أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللَّهِ، وَالسَّمْعِ، وَالطَّاعَةِ، وَإِنْ عَبْدٌ حَبَشِيٌّ فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ يَرَى اخْتِلَافًا كَثِيرًا، وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ فَإِنَّهَا ضَلَالَةٌ، فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ فَعَلَيْهِ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ
“Allah’a karşı her zaman ve her zeminde sorumluluk bilinci içerisinde olmayı Allah’tan gelen her şeyi dinleyip itaat etmeyi idareciniz durumunda olan kimse Habeşli bir köle bile olsa onu bile dinleyip itaat ediniz. İçinizde yaşayacak olanlar benden sonra pek çok ayrılık ve anlaşmazlıklara şâhid olacaklardır. Dinde yeri olmayan fakat dindenmiş gibi gösterilmeye çalışan şeyleren sakınıp uzak durunuz çünkü onlar sapıklıktır. Sizden kim bu dönemlere ulaşırsa benim sünnetime ve doğru yolda olan Hülefai Raşîdinin sünnetine sıkıca sarılsın. Bu yolda sabredip dişinizi sıkınız.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 7) Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Sevr b. Yezîd, Hâlid b. Ma’dan’dan, Abdurrahman b. Amr b. es Sülemî’den Irbad b. Sariye’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir. Hasan b. Ali el Hallâl ve pek çok kişi şöyle derler: Ebû Âsım, Sevr b. Yezîd’den, Hâlid b. Ma’dan’dan, Abdurrahman b. Amr es Sülemî’den, Irbad b. Sariye’den bu hadisin bir benzerini bize aktarmışlardır. Irbad b. Sariye’nin künyesi Ebû Necîh’tir. Bu hadis Hucr b. Hucur’dan ve Irbad b. Sariye’den de benzeri şekilde rivâyet edilmiştir.
2677- Amr b. Avf el Müzenî (r.a.)’in babasından ve dedesinden rivâyete göre, Nebi (s.a.v.), Bilâl b. Hârise: “Bil bakalım” buyurdu. Bunun üzerine Bilâl: “Neyi bileyim? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
إِنَّهُ مَنْ أَحْيَا سُنَّةً مِنْ سُنَّتِي قَدْ أُمِيتَتْ بَعْدِي فَإِنَّ لَهُ مِنَ الْأَجْرِ مِثْلَ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْئًا، وَمَنِ ابْتَدَعَ بِدْعَةَ ضَلَالَةٍ لَا يَرْضَاهَا اللَّهَ وَرَسُولَهُ كَانَ عَلَيْهِ مِثْلُ آثَامِ مَنْ عَمِلَ بِهَا لَا يَنْقُصُ ذَلِكَ مِنْ أَوْزَارِ النَّاسِ شَيْئًا
Benden sonra sünnetimden kaldırılan bir sünneti kim ihya edip ortaya çıkarırsa ona o sünnetle amel edenler kadar sevap vardır. Amel edenlerin sevapları da hiç eksiltilmez ve her kim de, Allah ve Rasûlünün razı olmadığı sonradan çıkan bidat denilen bir sapıklığı ortaya çıkarırsa o kimseye o bidatle amel edenlerin günahları da birlikte yazılır ve onların günahlarından da hiçbir şey eksiltilmez.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 7) Tirmizî: Bu hadis hasendir. Muhammed b. Uyeyne, Şamlı ve Mıssîsî’dir. Kesir b. Abdullah ise İbn Amr b. Avf el Müzenî‘dir.
2678- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu:
يَا بُنَيَّ " إِنْ قَدَرْتَ أَنْ تُصْبِحَ وَتُمْسِيَ لَيْسَ فِي قَلْبِكَ غِشٌّ لِأَحَدٍ فَافْعَلْ، ثُمَّ قَالَ لِي: يَا بُنَيَّ وَذَلِكَ مِنْ سُنَّتِي، وَمَنْ أَحْيَا سُنَّتِي فَقَدْ أَحَبَّنِي، وَمَنْ أَحَبَّنِي كَانَ مَعِي فِي الْجَنَّةِ
“Evlatçığım hiçbir kimseye karşı kalbinde bir hile ve kin beslemek olmaksızın sabahlamaya ve akşamlamaya gücün yeterse bunu mutlaka yap sonra bana şöyle dedi: Evlatçığım işte benim sünnetim budur kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur kim de beni severse Cennet’te benimle birlikte olur.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 7) Bu hadis buradakinden daha uzuncadır. Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Muhammed b. Abdullah el Ensârî de babası da güvenilir kimselerdir. Ali b. Zeyd doğru kimsedir. Fakat başkalarından mevkuf olarak rivâyet ettiği bir hadisi merfu olarak rivâyet eder. Muhammed b. Beşşâr’dan işittim. Şu’be’den naklederek Ebû’l Velîd’in şöyle dediğini bildirdi: Bize Ali b. Zeyd anlattı bu kimse mevkuf hadisleri merfu yapan bir kimsedir. Saîd b. Müseyyeb’in, Enes’den rivâyeti olarak tam metniyle sadece bu hadisi bilmekteyiz ve buradakinden uzuncadır. Abbâd b. Meysere el Mınkarî bu hadisi Ali b. Zeyd’den ve Enes’den rivâyet ederek senedinde “Saîd b. Müseyyeb”i zikretmemiştir.
Tirmizî: Meseleyi Muhammed b. İsmail (Buhari)’e götürdüm ve sordum, bunu bilmediğini ve Saîd b. Müseyyeb’in Enes’den bu hadisi ve başka herhangi bir hadisi rivâyeti hakkında bilgisi olmadığını söyledi. Enes b. Mâlik hicrî doksan üç yılında vefat etmiştir. Saîd b. Müseyyeb’te ondan iki sene sonra vefat etmiştir.
Bölüm17: Peygamber (s.a.v.)’in yasakladıklarından kaçınmak gerekir
2679- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
اتْرُكُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ فَإِذَا حَدَّثْتُكُمْ فَخُذُوا عَنِّي فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِكَثْرَةِ سُؤَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ
“Sizi kendi halinize bıraktığım sürece siz de beni bırakınız. Size bir şeyler duyurduğumda onu benden alınız. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok soru sormaları ve peygamberlerinin buyrukları üzerinde ihtilaf etmelerinden dolayı helak olup gitmişlerdir.”
(Buhârî, İ’tisam: 17; Müslim, Hac: 27). Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bölüm 18: Medîne âlimleri daha bilgili mi olacaklar?
2680- Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir:
يُوشِكُ أَنْ يَضْرِبَ النَّاسُ أَكْبَادَ الْإِبِلِ يَطْلُبُونَ الْعِلْمَ فَلَا يَجِدُونَ أَحَدًا أَعْلَمَ مِنْ عَالِمِ الْمَدِينَةِ
“Pek yakında insanlar develerini koşturarak ilim arayacaklar fakat Medîne âlimlerinden daha bilgili kimseler bulamayacaklardır.” (Müsned: 7639) Tirmizî: Bu hadis İbn Uyeyne hadisi olarak hasendir. İbn Uyeyne’den “Medîne âlimi” sözü hakkında şöyle dediği rivâyet edilmektedir. Bu kimse “Mâlik b. Enes” olabilir. İshâk b. Musa dedi ki: İbn Uyeyne’den işittim şöyle diyordu: Bu Medîne âlimi: Ömerî Abdulaziz b. Abdullah ez Zahid’tir. Yahya b. Musa’dan işittim şöyle derdi: Abdurrezzak der ki: O kimse Mâlik b. Enes olabilir. Ömerî = Abdulaziz b. Abdullah olup Ömer b. Hattâb’ın oğludur.
Ölüm 19: Alim mi üstün yoksa ibadet edip duran mı?
2681- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
فَقِيهٌ أَشَدُّ عَلَى الشَّيْطَانِ مِنْ أَلْفِ عَابِدٍ
“Bilerek bir işi yapan âlim bir kimseyi aldatmak binlerce Abidi aldatmaktan şeytana daha zordur.” (İbn Mâce, Mukaddime: 17) Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle Velid b. Müslim’in rivâyeti olarak bilmekteyiz.
2682- Kays b. Kesîr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Medîne’den Şam’da bulunan Ebû’d Derdâ’nın yanına geldi. O da şöyle dedi. Ey kardeşim seni buraya kadar getiren sebeb nedir? Adam: Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet ettiğini haber aldığım bir hadistir diye cevap verdi. Ebû’d Derdâ sen başka bir iş için gelmedin mi dedi. Adam: “Hayır” dedi. Ebû’d Derdâ ticaret için de mi gelmedin dedi. Adam: “Hayır” dedi. Sadece o hadisi öğrenmek için geldim dedi. Bunun üzerine Ebû’d Derdâ şöyle dedi: Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim:
مَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَبْتَغِي فِيهِ عِلْمًا سَلَكَ اللَّهُ بِهِ طَرِيقًا إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضَاءً لِطَالِبِ الْعِلْمِ، وَإِنَّ الْعَالِمَ لَيَسْتَغْفِرُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ حَتَّى الْحِيتَانُ فِي الْمَاءِ، وَفَضْلُ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِ الْقَمَرِ عَلَى سَائِرِ الْكَوَاكِبِ، إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ، إِنَّ الْأَنْبِيَاءَ لَمْ يُوَرِّثُوا دِينَارًا وَلَا دِرْهَمًا إِنَّمَا وَرَّثُوا الْعِلْمَ فَمَنْ أَخَذَ بِهِ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ
“Kim ilim elde etmek için bir yol tutarsa Allah’ta onu Cennetine giden yola iletir. Melekler ilim öğrencisinin razı olması için kanatlarını indirirler. Bir âlim için göktekiler ve yerdekiler hatta denizdeki balıklar bile o âlimin bağışlanması için Allah’a yalvarırlar. Âlim bilgili bir kimsenin cahillikle ibadet eden bir kimseye karşı üstünlüğü, Ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridirler. Peygamberler miras olarak ne dinar ne de dirhem bırakmışlardır; onlar sadece miras olarak ilim bırakmışlardır. Kim ilimden nasibini alırsa çok büyük hayırlara kavuşmuş olur.”
(Ebû davud, İlim: 17; İbn Mâce, Mukaddime: 27) Tirmizî: Bu hadisi sadece Âsım b. Reca b. Hayve’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Bence bu hadisin senedi burada olduğu gibi muttasıl değildir. Mahmûd b. Hıdaş aynı senedle bu hadisi bize aktarmıştır. Aynı zamanda bu hadis Âsım b. Reca b. Hayve’den, Velid b. Cemil’den, Kesîr b. Kays’tan ve Ebû’d Derdâ’dan da rivâyet edilmiş olup bu rivâyet Mahmûd b. Hıdaş’ın rivâyetinden daha sahihtir. Muhammed b. İsmail 8Buhari) “Bu daha sahihtir” demektedir.
2683- Yezîd b. Seleme (r.a.) dedi ki: Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! senden pek çok hadisler işittim sonraki öğrendiklerimin öncekilerini unutturacağından endişe ediyorum bana kapsamlı bir şekilde bir şeyler söyleyiniz dedim şöyle buyurdular:
اتَّقِ اللَّهَ فِيمَا تَعْلَمُ
“Bildiğin her konuda yolunu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalış.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)Bu hadisin senedi muttasıl değildir. Bence bu hadis mürseldir. Bana göre İbn Eşva’, Yezîd b. Seleme’ye ulaşmamıştır. İbn Eşva’ın ismi Saîd b. Eşva’dır.
2684- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
خَصْلَتَانِ لَا تَجْتَمِعَانِ فِي مُنَافِقٍ: حُسْنُ سَمْتٍ، وَلَا فِقْهٌ فِي الدِّينِ
“İki özellik bir münafıkta bir araya gelmez: Ahlak güzelliği ve dini konularda anlayışlılık.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.). Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisin Avf’ın rivâyetinden olduğunu sadece bu ihtiyar Halef b. Eyyûb el Amiri’nin rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Küreyb ve Muhammed b. Alâ’dan başka bu kimseden hadis rivâyet edeni görmedim. Kendisinin nasıl bir kişi olduğunu da bilmiyorum.
2685- Ebû Umâme el Bâhîlî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e biri abid diğeri âlim olan iki kimseden bahsedildi de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
فَضْلُ الْعَالِمِ عَلَى الْعَابِدِ كَفَضْلِي عَلَى أَدْنَاكُمْ "، ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ K: " إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ وَأَهْلَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْض حَتَّى النَّمْلَةَ فِي جُحْرِهَا، وَحَتَّى الْحُوتَ لَيُصَلُّونَ عَلَى مُعَلِّمِ النَّاسِ الْخَيْرَ
“Âlim kimsenin abid kimseye karşı üstünlüğü benim sizin en aşağı mertebede olanınıza karşı üstünlüğüm gibidir. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: Allah ve Melekleri, göklerin ve yerlerin halkı, hatta yuvasındaki karıncalar hatta balıklar, insanlara hayır ve faydalı şeyler öğreten kimseye dua ederler.”
(Dârimî, Mukaddime: 17). Tirmizî: Bu hadis garibtir. Tirmizî: Ebû Ammâr Hüseyn b. Hureys el Huzaî’den işittim şöyle diyordu: Fudeyl b. Iyaz’dan işittim şöyle demişti: “Bilen bildiğiyle amel eden ve başkalarına öğreten kişi gökler aleminde büyük kişi olarak çağrılır.”
2686- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
لَنْ يَشْبَعَ الْمُؤْمِنُ مِنْ خَيْرٍ يَسْمَعُهُ حَتَّى يَكُونَ مُنْتَهَاهُ الْجَنَّةُ
“Mü’min bir kimse Cennete girinceye kadar kulağına gelen herhangi bir hayırlı işten asla doymaz.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
2687- Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
الْكَلِمَةُ الْحِكْمَةُ ضَالَّةُ الْمُؤْمِنِ فَحَيْثُ وَجَدَهَا فَهُوَ أَحَقُّ بِهَا
“Değerli bilgiler mü’minin yitik malıdır onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” (İbn Mâce, Zühd: 17). Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. İbrahim b. Fadl el Medenî el Mahzûmî hadis konusunda hafızası yönünden zayıf kabul edilmiştir.