Zühd ile ilgili hadisler
Hz Ebû Zerr-i Gifari (Radıyallahü anhuden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
لَيْسَ الزَّهَادَةُ فِي الدُّنْيَا بِتَحْرِيمِ الْحَلَالِ، وَلَا فِي إِضَاعَةِ الْمَالِ، وَلَكِنْ الزَّهَادَةُ فِي الدُّنْيَا أَنْ لَا تَكُونَ بِمَا فِي يَدَيْكَ أَوْثَقَ مِنْكَ بِمَا فِي يَدِ اللَّهِ، وَأَنْ تَكُونَ فِي ثَوَابِ الْمُصِيبَةِ إِذَا أُصِبْتَ بِهَا، أَرْغَبَ مِنْكَ فِيهَا لَوْ أَنَّهَا أُبْقِيَتْ لَكَ
Dünyaya rağbet göstermemek, ondan yüz çevirmek, ne helal şeyi haram etmekledir, ne de malı zayi etmek (atmak veya yersiz harcamak) tadır. Ve lakin dünyaya rağbet göstermemek, senin ellerinde bulunan (nimet ve imkanlar) a Allah'ın elinde (yâni hazînesinde) olan (nimet ve imkanlar) dan fazla güvenir (umutlanır) olmamandır ve basma bir musibet geldiği zaman sevabından dolayı ona gösterdiğin rağbet (ve rızan) m, basma o musibetin faraza gelmemiş olması arzusundan fazla olmasıdır. İbn Mace, Zühd hadis no: 4100; Tirmizi, Zühd.
Hadisin baş kısmında "Dünyaya rağbet göstermemek ve ondan yüz çevirmek ne helal şeyi haram etmekledir, ne de malı zayi etmektedir" Duyurulmuştur. Yani dünyadan yüz çevirmek bazı cahillerin yaptığı gibi Allah'ın helal kıldığı şeyleri kendine haram etmek suretiyle değildir. Bir kısım cahiller et, tatlıları ve meyveleri yemekten, yeni elbise giymekten, evlenmekten ve benzeri meşru nimetlerden kaçınarak bunun zahidliğin gereği ve olgun derecesi olduğunu sanırlar.
Halbuki Resül-i Ekrem (Aleyhis-salatü ve'sselam), diğer alanlarda olduğu gibi dünyaya rağbet göstermemek konusunda da eşsiz olduğu halde helal olan şeyleri kendi zâtına haram etmemiş ve anılan nîmetlerden istifâde etmiştir. zâhidliğin iki alâmeti vurgulanmaktadır. Bunlardan birincisi kişinin elinde bulunan mallar, san'atlar, işler, yetkiler ve benzeri tüm nimetlere Allah'ın hazînesinde bulunan nimetlerden fazla güvenmemesi, ümit bağlamamasıdır. Çünkü kişinin elindeki bütün nimetler bir anda yok olabilir, tükenebilir. Fakat Allah'ın hazînesinde-ki nimetler sayısızdır, tükenmesi düşünülemez. Allah, kullarına nzık-larını vermeyi taahhüt buyurmuş ve umulmadık yollardan onlara nimetler ihsan ve ikram edebilir. Şu halde mü'min kişi elindeki nimet' lerden ziyâde Allah'ın hazînesindeki nimetlere ümit bağlamalıdır.
Muteber ve kemale eren zâhidliğin ikinci alâmetine dâir cümleler müteaddid biçimlerde yorumlanmıştır. Tuhfetü'l-Ahvezİ yazan ter-cemede belirttiğim biçimde yorumlamıştır. Buna göre kasdedilen manânın özeti şudur: Gerçek zâhidliğin, yâni dünyadan yüz çevirmenin bir alâmeti de sevabını elde etmek üzere basma gelen musibetin gelişine olan rağbetinin o musibetin gelmemiş olması arzusundan kuvvetli ve fazla olmasıdır.
Sindi ise bu cümlelerden kasdedilen mânânın şöyle olduğunu söylemiştir: Yâni başına gelen musibetin sevabı senin nazarında o musibet dolayısıyla yitirdiğin maldan üstün ve hayırlı olmalıdır. Muteber zâhidlik senin bu görüşte olmandır.
Hz Ebû Hallad (Radıyallahu anhu dan rivayet edildiğine göre; Resûüullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
إِذَا رَأَيْتُمُ الرَّجُلَ قَدْ أُعْطِيَ زُهْدًا فِي الدُّنْيَا، وَقِلَّةَ مَنْطِقٍ، فَاقْتَرِبُوا مِنْهُ فَإِنَّهُ يُلْقِي الْحِكْمَةَ
Siz, kendisine dünyaya rağbet göstermemek ve az konuşmak hasleti verilmiş olarak bir adam gördüğünüz zaman ona yaklaşınız (sözlerini dikkatle dinleyiniz). Çünkü o kimse hikmetli söz söyler (veya kalbine hikmet ilham edilir). İbn Mace, Sünen hadis no: 4101
Hadîste geçen "Az konuşmak"tan maksad ibadet sayılmayan sözlerden ancak ihtiyaç kadar olan meşru konuşmadır. Hikmet de yararlı ilim ve kalbin manevi hastalıklarına şifa sunan, kişiyi nefsin arzularına uymadan alıkoyan veciz sözler, diye yorumlanmıştır.
Bu hadis, dinen muteber ve makbul olan zâhidlik, yâni dünyadan yüz çevirmek meziyetine ve lüzumsuz, faydasız konuşmalardan kaçınıp da ancak ihtiyaç halinde konuşma hasletine sahip zatların sohbetlerinden istifade etmeye teşviktir.
Hz Sehl bin Sa'd es-Saidi (Radıyallahü anhu dan; Şöyle demiştir:
Bir adam (bir gün) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem'in) yanına gelerek: Ya Resûlallah! Bana öyle bir amel (ibâdet) göster ki ben onu işlediğim zaman beni Allah sevsin ve insanlar da sevsin, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ona) :
ازْهَدْ فِي الدُّنْيَا يُحِبَّكَ اللَّهُ، وَازْهَدْ فِيمَا فِي أَيْدِي النَّاسِ يُحِبُّوكَ
Dünyaya rağbet gösterme ki Allah seni sevsin ve insanların ellerinde bulunan (nimet ve imkânlar) dan yüz çevir ki onlar (da) seni sevsin, buyurdu." İbn Mace, Sünen hadis no 4102. HZ. Nevevi hadisin hasen senedlede rivayet edildiğini belirtmiş.
Yorumlar -
Yorum Yaz